Açtım Ferdi abiden "Hatıran Yeter" şarkısını aldım kağıt-kalemi haddimce bir iki şey yazıyım dedim. Aslında bunları yazmak için bir plan yapmadım tam aksine tümüyle tesadüf eseri "Ulan dur bir şeyler karalıyım" dedim.
        Güzelce kahvaltımızı yapıp otururken birden arkadaşın bir müzik açması ve benim daha beşinci saniyesinde melodisinden "Ümit Besen" demem. İşte bu hüzündür. Gerçek saf hüzün. İşte bu benim yirmi senelik hayatımın tam olarak özetidir. Benim de diğer insanlar gibi yabancı şarkılara yoğunlaşıp onları ezberlemem gereken iki binli yılların başında ben öyle yapmadım. Mutsuz değilim, pişman hiç değilim. Ben o senelerde Ferdi Tayfur'la, Neşet Ertaş'la ilgileniyordum. Daha üçüncü sınıfa giden veletken, bacak kadar boyum varken; okul yolunda, sabahın sekizinde, sırtımda benim kadar çantam varken Ferdi abinin şarkılarını şarkılarını söylerdim. Hem de öyle yalan yanlış, sallayarak, unutarak falan değil. Tam, eksiksiz. Çünkü ben böyle büyüdüm. Çocukluğum böyle geçti, gençliğim de böyle geçiyo ve geçicek. Müslüm!le, Ferdi'yle, Neşet'le, Ümit'le büyüdüm. Ayna grubu şarkıyı söylerdi ben dinlerdim, dinlerdim biraz daha dinlerdim ve tam nakarata girdiği zaman bağırırdım o gelişmemiş ince sesimle "Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar" diye.
         İçlerinde en az Ümit Besen'i dinledim hatta en az onu severdim. Belki de hiç sevmezdim. Ama onun şarkısını bile beşinci saniyede bildiysem bu yirmi senenin bir yerlerinde büyük bir sıkıntı var. Neyse ya ben hep dinledim yine yeni yeniden dinliycem. Öyle lisede Müslüm dinliyorum diyemeyen, gizliden gizliye dinleyen çocuklardan değilim. Onlardan ayrıca nefret ederim. Utanmazdım niye utanıyım? Bir insan Neşet Ertaş dinliyorum diye utanır mı? Bence utanmaz. Utanmayın. 
           Ferdi abi tam benim gelişim dönemlerimde hep yanımda olduğu için çok normal olarak fikirlerime onun düşünceleri işledi. O sayısız şarkılarını dinleyin, hepsini değil birkaçına bakın. Görüceğiniz şey tam olarak "Gitme, gittiysen gelme" cümlesinden başka bir şey değildir. Sevdim mi tam sever. Herkesi, her şeyi göze alarak en güzel şekilde sever. Daha ne kadar sevebilirim diye düşünerek sever. Ama giden birine asla dön demez. Yüzlerce şarkısından birinde bile dön demez. Müslüm baba "Affet" der. "Affet beni akşamüstü ay doğmuş süzülürken, sabaha kalmadan affet ne zaman istersen" der. Hatasını kabul eder adam gibi özrünü diler. Ben de böyleyim işte Müslüm abi gibi özrümü dilerim Ferdi abi gibi dön demem. 
            Ne demiş Ferdi abi "Bir gün gitsen bile hatıran yeter.". İşte bu kadar ya. İşte tam olarak Ferdi abi için her şey bu kadar. Ölümüne bile sevse sevdiği giderse kılı kıpırdamaz.  Çünkü eğer gitmek isterse gider, ne yaparsan yap gider. Döndürsen bile gitmek istemiş birini seversin. Yine ölecek kadar seversin ama onun bidaha gitmek isteyip istemediğini asla öğrenemezsin. Eskisi kadar güvenemezsin. Ne demiş ayna grubu "Diyemedim, gitme kal diyemedim.". Diyemezsin abicim dememelisin bugün giderse sana yarına hatıraları kalır. Hatıran yeter.
          
 Müslüm baba "Sensiz olmaz" der
           "İlk sigaram bile tatsız, sensiz olmaz." der. Çünkü olmaz, hiçbir şey onsuzken onunla olduğu kadar güzel olmaz.Ama zaten her şey yolunda mı gider. Olmasın be olmasın neler olmuyo ki o olmıycaksa hiçbir şey olmasın. O olsun yeterki o olsun. Sen ol. Sensiz olmaz. 
            
Bağırın ulan "Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi"
            Bağırın ama o müslüm dinleyenler kıro diyen şımarık kızların bugünlerde moda oldu diye bu sözü duygusuzca bağırması gibi değil. Adam gibi hissederek bağırın. Bütün duvarlara "Herkesin acısı sevgisi kadar" yazın. Sokakları bu edebi cümleyle doldurun. Üzerine kitap yazılabilecek kadar çok anlamı olan bu sözle doldurun. Ben yazdım siz de yazın. En baba şairden daha şairane yazmış rahmetli Müslüm baba. Allah rahmet eylesin. 
            
"Özlerim ben seni seninle bile"
             Nasıl bir cümle lan bu? Bir insan bu cümleyi nasıl yazabilir. Belki de hayatımda duyduğum en güzel cümlelerden biri bu işte. "Beni ne kadar çok seviyorsun?" sorusunun dünya üzerinde gelmiş geçmiş en güzel cevabı budur işte. 
"İlk ve son aşkımdın gençlik çağımda
 Sevgi çiçeğimdin gönül bağımda
 Öyle bir yer ettin ki kalp otağımda 
 Sıla mı gurbet mi adını sen koy"

Evde yoktun dinleyin
              Evet benim için açın bir kere bu şarkıyı dinleyin. Bakın neler diyo Ferdi abi. "Sonsuza kadar demiştik, sona mı geldik?" diyo. Ya bu cümle sadece bana mı muhteşem geliyo yoksa kimse bu şarkıyı dinlemediği için bu sözden habersiz mi? Lan oğlum mükemmel bir şarkı dinle bak, kesin dinle. Beğenmezsen bana küfret ama dinle. "Sen benim ilk aşkım canımda candın. Bu yürek başka yar sever mi?" derken Ferdi abinin ses tonunu dinleyin.
              Bu arada bu niye hep Ferdi abi diyo diye sorabilirsiniz. Ben hiç baba demedim hep abi dedim. Benim abim yok ama Ferdi abim var. 

"Olmasaydı derdimiz söyler miydi Ferdi abimiz?"



ÇARE marSelo







         Nasıl başlasam? Nerden başlasam? Alex, Lampard, Del piero ve Gerrard. Evet böyle başlamalıyım. Alex'i tanırsınız adam gibi adam diyip geçiyim uzun uzun anlatıpta beş sayfa Alex'i anlatmıyım. Lampard'ı ve Del piero'yu futbolla ilginiz varsa bilirsiniz ama Gerrard öyle değil. Beni az çok tanıyan herkes bilir herkes en az bir kere duymuştur çocukluk kahramanımın ismini benim ağzımdan. Bu saydığım dört ismin birbirleriyle birden fazla ortak noktaları var. Evet belki de şuan içinden sayıyosun. Adam olmak, efsane olmak, idol olmak, takımı için canını vermek, örnek olmak, saygılı olmak, yetenekli olmak, takımını satmamak ve daha nice güzel özellik. Biliyorum eksik yazdım daha neler neler yazılır bu futbol efsaneleri için. 
Bir de tersten bakalım ne dersiniz? Dördü de takımı için canını feda edice kadar severken dördü de asla ve asla takımından başka bir takımda oynamazken dördünü de kaba tabirle şutladılar. Yani dört efsane içinde en güzel söz bu "Derdi dert saydıklarımızın zerre umrunda değiliz.". Herkes ister bir alex olmak ama kimse bir Alex değil derdik. Sadece fenerlisi değil tüm Türkiye'nin krAlex'iydi. Onlarca kez gol attı onlarca kez asist yaptı. Fenerbahçemizin şampiyonluk kupasını hep o kaldırdı. Kaptanlık yaptı en önemlisi hiç satmadı, onca emek verdi ama sonunda sanki düşmanmış gibi resmen siktir git dendi adama. Ve gittiği gün "Fenerbahçe bir futbolcu kaybetti ama bir taraftar kazandı." diye twit attı. Şimdi soruyorum size sayın amına koduklarım hiç mi içiniz acımadı lan? Hiç mi yüreğiniz sızlamadı? Adam şurda geldi senin takımın için canını ortaya koydu ve sadece dedi ki futbolu bu takımda bırakıyım. Her çıktığımda ayaklarımın titrediği şu Şükrü Saraçoğlunda son maçıma çıkayım. İlini, vilayetini siktiklerim çok mu şey istedi bu adam? Derdimizi dert bildi sonra siktir edildi. Ulan kovdunuz da adam döndü arkasını tek bir kelime söylemedi. Çat pat Türkçesiyle bir gün geri gelicem dedi ve gitti. Biz o gemi gelicek diye beklerken şimdi bide Alex çıktı başımıza. Bekleriz ağam, bekleriz paşam. Dedem babama Lefter'i anlatmış, babam bana rıdvanı anlattı ben de çocuğuma Alex'i anlatcam. Sonunda belki bir küfür eder o da size. Vay der vay baba der vay ben onların yollarını sikeyim der. 
İşte şuan yavaş yavaş Alex yolunda ilerliyorum, emeklerimi veriyorum da veriyorum. Elimden geldiği kadar vermeye deavm edicem. Hiçbir şekilde en ufak bir azaltma olası bile değil. Ama o kadar çok korkuyorum ki sonumda benziycek diye. Birçok kez yaşadım ve hala yaşıyorum, çoğu insan yapar anlarsın baıları farklı olmalı. Herkes yapar o yapmaz demelisin. Hepsinin amına koyiyim ona bir şey olmasın demelisin. Ben yıldım, yoruldum. Umut hep var ama ben Alex olmak istemiyorum ben Puyol olmak istiyorum. Puyol gibi azda olsa bi alkış almak, yalandanda olsa bi teşekkürü çok görmemek. Ben derdini dert bildiklerimin azda olsa umrunda olmak istiyorum ve ayrıca siz bensizliği göze alabiliyosanız ben sizsizliğin amına bile koyarım. 

ÇARE marSelo